
Ne var bu mart ve nisan ayında! Konuştuğum hemen herkes, “Mart ve nisan ayına dikkat!” diyor. Ne olacak, diye soruyorum, kimse bilmiyor. Yerel, ulusal ve uluslararası haberlere bakıyorum, bir şey yok! Ama herkesin dilinde, “Aman dikkat!” Bu arada “savaş çıkacak” diyen de var, Amerika’nın ekonomik yaptırımlarının tekrar gündeme geleceğini söyleyen de…
Her kafadan bir ses… Madem bir şey bulamadık, bekleyelim, görelim!
Olan biteni zaten takip ediyordum da, bu fısıltılar kulağıma gelince bir başka dikkat kesildim. Özellikle de savaş denilince Suriye’den gelen haberleri görünce bir hayli canım sıkıldı. Gencecik aslanlarımızın, Mehmetçiklerimizin şehit haberleri yüreğimi burktu. Tek tek hepsine Allah’tan rahmet diledim. Bir de aileleri aklıma gelince daha da üzüldüm. O anaları, o babaları kucaklayabilseydim keşke, acılarına ortak olabilseydim, bir nebze hafifletebilseydim…
Ben böyle düşünüp üzülürken sevgili medyamız, sadece televizyon bültenlerin sonunda ve gazetelerin kıyısında köşesinde sadece kısa haber olarak verdikleri şehit haberlerinin hemen ertesinde sanki hiçbir şey olmamış gibi kendilerine yeni oyuncaklar bulmakta gecikmedi.
İşte karşınızda yeni medya oyuncağı “filozof” Atakan!
Düşünün; 20 yılı aşkın süre boyunca Bab-ı Ali’nin amiral gemisi Hürriyet’in genel yayın yönetmenliğini yaptıktan sonra kendini yazdığı köşeye hapsettiğini düşündüğüm Ertuğrul Özkök bile, Atakan’ın Nihilizm tarifini ağzı açık dinlediğini ve Jacques Lacan’ın “Psikanalizin Etiği”ni okudum derse apışıp kalacağını söyleyerek Atakan’dan reyting çalmaya çalışıyor.
O da bir şey mi? Yazacak onca siyasi ve ekonomik konu varken, Hürriyet’in çiçeği burnunda genel yayın yönetmeni Ahmet Hakan da, “Minnacık çocuğu medya maymununa çevirdiniz yahu!” diyerek bir yandan medyanın tavrını kınarken bir yandan da Atakan’ın popülerliğinden kendi köşesine devşirme yapıyor.
Hadi, Aleyna Tilki’nin ya da Enes Batur’un “filozof” ilan edilen Atakan Kayalar’ın reytinginden yararlanmaya çalışmasını anlarım da, ülkemizin en önemli medya organlarının yayın yönetmenlerinin popüler kişilerin reytinginden faydalanmaya çalışmasını bir türlü anlayamıyorum.
Hürriyet’te işler böyleyken diğer medya organları farklı mı? Dönüyorsunuz bir başka yayına ve bir başka eski genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı’nın, hafta içi her gün yayınlanan yemek programlarına kafayı taktığını görüyorsunuz. Belli ki, gazete binasındaki odasında açık kalan televizyona gözü takılmış. Kaç sezondur her Allah’ın günü aynı formatta yayınlanan programı ilk defa izliyormuş gibi, “Birisi uğraşıp didinip ve belli ki ekonomik durumunu zorlayıp yemekler yapıyor. Soflaralar donatıyor. Diğerleri gelip o yemeğe tabir yerindeyse ‘Zıkkımlanıyor’ ve sonra da yemeği yapana türlü hakaretler edip defolup gidiyor!” diyerek köşesine taşıyor. Sanki yazacak başka bir şey bulamamış gibi…
Türkiye’de ve dünyada her şeyin güllük gülistanlık olduğuna kendimizi inandıralım ve biz yine; Survivor 2020’de kimin elendiğine, annesinden tuvalette hortumla dayak yediğini söylediği halde yeterince gündemde kalamadığına inandığı için olsa gerek üç gün sonra yeni aşka yelken açan Burcu Esmersoy’a veya Cem Yılmaz’ın Serenay Sarıkaya aşkına bakalım.
Suriye’deki savaşı, şehitlerimizi unutalım, ekonomik sıkıntılarınızı, benzine yapılan zamları filan hafızalarımızdan silelim…
2019 model koronavirüs bize vız gelir!
Deprem de neymiş!
Kalın sağlıcakla…